Ankara İli
Konya'dan sonra Türkiye'nin ikinci geniş ili ve Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti. Kuzeyde küçük bir parçası Karadeniz Bölgesi'ne girer (Kızılcahamam-Nallıhan yöresi). Kuzeyde Çankırı ve Bolu, doğuda Kırıkkale, Kırşehir, güneyde Konya, Aksaray ve batıda Eskişehir illeriyle çevrilir. İlçe sayısı, cumhuriyet döneminde iki kat artmış, bugün 24'e çıkmıştır. İstanbul'dan sonra Türkiye'de ikinci kalabalık ildir. İç Anadolu'nun daha çok tekdüze görünüşlü Konya bölümü ile Batı Karadeniz dağlarının iç sıraları arasında kalan Ankara ilinde plato düzlükleri, bu düzlükler üzerinde yükselen orta yükseklikteki dağlar ve yine plato düzlükleri içine gömülmüş, az çok kapalı ve tabanları yeni alüvyonlarla örtülü ovalar, morfolojik peyzajın ana çizgilerini meydana getirir. İç Anadolu Bölgesi'nin Yukarı Sakarya bölümünde yer alan Ankara, sularını Ankara Çayı ile Sakarya'ya gönderen bir ovanın (Ankara Ovası) doğu kenarında kurulmuştur. Bu ovanın en alçak yerinin yüksekliği 840 m. (Ankara garı 851 m.), kalenin kurulduğu tepe ise 978 m.'dir Ankara Ovası, İç Anadolu'nun bu bölümünde yayılan ortalama 1.100 m. yükseklikte bir plato içine gömülmüştür (Ankara-Haymana Platosu). Üzerinde yükselen dağlar, ovayı dört yanından kuşatır (başlıcaları, kentin güneydoğusunda Elmadağı 1.800 m., doğuda Hüseyingazi 1.400 m., İdrisdağı 1.900 m., kuzey ve kuzeybatıda Bağlum tepeleri 1.300-1.450 m. ve kentin hemen güneyinde Dikmen sırtlarının en yüksek yeri Çaldağı 1.300 m.). Ankara ili, çok belirli olmayan karasal bir iklime sahiptir. Örneğin başkentte en soğuk ve en sıcak ayların ortalaması 0,3° ve 23,3°, 45 yıllık dönem içinde uç değerler -24.9° ve 40.8°; yıllık yağış tutarı ise 370 mm.'dir (bu son miktar yıllar boyunca 250-500 mm. arasında oynar). Yer yer ormana rastlanmakla beraber (özellikle Karadeniz Bölgesi'ne taşan kesimde), egemen doğal bitki örtüsü, step formasyonlarıdır. Akarsuların çoğu Sakarya havzasına bağlıdır (Ankara Çayı, Kirmir gibi). Bir kısmı da Kızılırmak'a karışır. Tarım hayatı bakımından göze çarpan başlıca özellik, öteki İç Anadolu illerinde de olduğu gibi, ürün çeşitlerinin sınırlı olması ve tahılın rakipsiz olarak başta gelmesidir. Örneğin Ankara ili tahıl üretimi 2 milyon tonu bulmuştur. Bunun 1.5 milyon tona yakını buğdaydır. Hayvanlar içinde tiftik keçisi ön sırayı alır. Yeraltı kaynakları içinde demir cevheri (Balâ, Keskin) ve linyit (Beypazarı, Nallıhan) işletilmektedir. Sanayi kuruluşları daha çok merkez ve Kırıkkale'de toplanmıştır. Ulaşım bakımından çok avantajlı bir duruma sahiptir. Ankara, demir yolu, hava yolu ve kara yollarıyla Türkiye'nin en önemli düğüm noktalarından biridir. Esenboğa Havalimanı, iç ve dış hat hava trafiği yoğunluğu ile Atatürk Havalimanı'ndan sonra ikinci sırayı alır. Dünyanın en eski kentlerinden biri olan Ankara, Anadolu'nun çeşitli bölgelerini birbirine bağlayan yollar üzerindeki konumu nedeniyle tarih boyunca ticaret ve askerlik bakımından önemli bir merkez olmuştur. Örneğin Selçuklular karşısında gerileyen Bizans İmparatorluğu'nun bir sınır kalesi olarak rol oynamış, Yıldırım Bayezit, doğudan gelerek Anadolu'yu istilâ eden Timur ile burada savaşmış; nihayet Kurtuluş Savaşı'nın en çetin çarpışmaları da yine Ankara kapılarında yapılmıştır. Fakat günümüzün büyük kenti Ankara, Cumhuriyet döneminin bir eseridir. 60 yıl kadar önce Ankara kalesinin eteklerine sıkışmış, çoğu kerpiç evlerden meydana gelen, yaklaşık 25-30 bin nüfuslu bir kentti. Kasabanın kenarlarını tarlalar, çevredeki tepeleri ise bağlar kaplıyordu. 19. yüzyılın sonlarında Haydarpaşa demiryolu Ankara'ya ulaştı. Kentin gelişmesinde olumlu rol oynayan ilk olay budur. ankara2.png" class="right aral" /> Böylece Ankara, Çankırı, Kırşehir, Yozgat gibi İç Anadolu'nun komşu illeriyle İstanbul arasında bir transit ticaret (her iki yönde) merkezi oldu. Fakat 1923'te Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti oluşundan beri, örneğine az rastlanan bir hızla gelişmiş, kalabalıklaşmış ve her türlü kuruluşlarıyla modern bir kent niteliği kazanmıştır. Böylece bir yandan eski Ankara'nın şekli ortadan silinirken, bir yandan da batıya ve özellikle güneye doğru genişlemiş ve eski tarlalar üzerinde yeni kent doğmuştur. Bugün İstanbul'dan sonra Türkiye'nin ikinci kültür merkezidir. Nüfusun kalabalıklaşması kent çevresinde ve yakınında çeşitli sanayilerin kurulmasına ve ticaretin hızla canlanmasına yol açmıştır. Sanayi kuruluşlarının ilki askerî fabrikalardır. 1950'de "Makine Kimya Endüstrisi Kurumu" içinde toplanmıştır. Öteki kuruluşlardan bazıları şunlardır: Çimento, şeker, şarap, bira, yem fabrikaları ve Devlet Demiryolları tamirhaneleri. Nüfusun hızla artmasının en sakıncalı yanı, İstanbul ve öteki büyük kentlerimizde de olduğu gibi, Türkiye'nin her yöresinden buraya akan kırsal nüfusun yarattığı durumdur. Kent, alınan kimi önlemlere rağmen, özellikle 20-30 yıldan beri giderek büyüyüp yoğunlaşan bir "gecekondu" çemberiyle kuşatılmıştır. Büyük bölümü, sağlık koşulları bakımından çok yetersiz, belediye hizmetlerinden yoksun olan bu çarpık yerleşme, bugün kentin en önemli sosyal sorunu olmaktadır.