Âşık Edebiyatı
Âşık denilen halk şairlerinin, anlatı ve şiir türlerinde verdikleri edebiyat yaratıları. Anlatı türünde, uzun birtakım kahramanlık romanları ya da daha kısa birtakım türkülü öyküler oluşmuştur. Şiir türünde verilen ürünler de konularına göre destanlar, güzellemeler, taşlamalar, koçaklamalar, ağıtlar, muammalar, öğretici şiirler olarak kümelendirilebilir. Âşık edebiyatı, klasik edebiyata koşut bir kültür akımı olarak belirmiş, aşağı yukarı 15. yüzyılın sonlarından bugüne dek sürüp gelmiştir. Yalnız halk şiiri geleneğinden beslenmekle birlikte, zümre-tarikat edebiyatı, edebiyatı" href="/asik-edebiyati.htm">âşık edebiyatı içinde düşünülmemelidir. Her iki edebiyat da birbirini etkileyerek iki ayrı çizgide gelişir. 16. yüzyılda ilk temsilcileri görülen edebiyatı" href="/asik-edebiyati.htm">âşık edebiyatı din dışı bir gelişimi sürdürürken, zümre-tarikat edebiyatı, Yunus ve Kaygusuz'un izinde ayrı bir özü işler. Âşık edebiyatı ve musikisi, türlü kaynaklardan, çeşitli sanat ögelerinin birleşip kaynaşmasıyla oluşmuş, kendisine özgü yeni niteliklere sahip bir bileşimdir. Bu bileşimin ana ögeleri halk edebiyatından gelir. Müzikle şiirin birbirini bütünlemesi, hece vezninin kullanılması, nazım biçimleri gibi (türkü, varsağı, koşma, mâni vb.). Öte yandan zümre-tarikat, edebiyatının özünü oluşturan tasavvuf, edebiyatı" href="/asik-edebiyati.htm">âşık edebiyatını da etkiledi. Divan şiirinin etkisi ise 16. yüzyılın sonlarında başlar. Hecenin yanı sıra aruzu da kullanan âşıklar divan, selis, kalenderi gibi aruzlu nazım biçimini geliştirdiler. Ayrıca divan şiirinin yaygın mazmunları, İslâm ve İran tarihinden alınan mitolojik motifler yalnız aruzla yazılan şiirlere de girdi. Bu olumsuz gelişme ancak divan şiirinin ömrünü tamamlaması sonucu, 20. yüzyılın başlarında durdu. II. Meşrutiyet'ten, özellikle de Cumhuriyet'ten sonra kaynağına dönen edebiyatı" href="/asik-edebiyati.htm">âşık edebiyatı kendini yeniledi. Bu kendini yenileyiş halk edebiyatı dışındaki etkilerle gerçekleşmiştir. 19. yüzyılın sonlarıyla 20. yüzyılın başlarında aydınlar arasında görülen millileşme çabaları, heceye dönüş ve halk kaynağına yöneliş, bunu zorunlu kılmıştır. Halkevleri'nin kuruluşunu (1932) izleyen yıllarda da halk edebiyatına ilişkin çalışmaların yoğunlaşması, özellikle Ülkü dergisi çevresinde Ahmet Kutsi Tecer'in öncülüğü sonucu edebiyatı" href="/asik-edebiyati.htm">âşık edebiyatı canlandı.