Edebiyat terimi olarak Ortaoyunu: 1. Sahne olarak kabul edilen ve etrafı seyircilerle kuşatılmış bir alanda, belirli bir konu doğrultusunda fakat yazılı bir metne bağlı kalınmaksızın oynanan tuluata dayalı oyun.
2. Halkın ortasında açıkta bir meydanda metinsiz, suflörsüz, ezbersiz olarak oynanan geleneksel Türk tiyatrosu.
2. Halkın ortasında açıkta bir meydanda metinsiz, suflörsüz, ezbersiz olarak oynanan geleneksel Türk tiyatrosu.
Tiyatro terimi olarak Ortaoyunu: Türk doğaçlama halk tiyatrosu. Kol oyunlarından gelişerek 19. yüzyılda kesin biçimine kavuşan Ortaoyunu, adını, izleyicilerin, çevre oldukları bir orta yerde oynanmasından alır. Ortaoyunu, kendi bir özelliği olarak, açık yerlerde, palanga ya da meydan adı verilen yuvarlak ya da yumurtamsı bir alanda oynanır; burada, erkek izleyicilerin oturduğu mevki ile kadın izleyicilerin oturduğu kafes, ip gerili kazıklarla ayrılmıştır; oyuncular, sahne giysilerini değiştirdikleri, önü perdeyle kapatılmış sandık odası'ndan kapı yoluyla oyun alanına girerler. Ortaoyunu'nun dekoru, 68 cm. -1 m. Yükseklikte, genellikle Kavuklu'nun işyerini temsil eden ve iki kanatlı bir kafes olan dükkan ile 1.5m yükseklikte, iki, üç ya da dört kanatlı, genellikle ev olarak kullanılan ve önünde iskemleler bulunan bir paravanaydı. Ortaoyunu'nun başında köçek, çengi ve curcunabazların müzik eşliğinde raks gösterisi yer alırdı. Gündelik olaylardan yola çıkan, doğaçlama, durum komedyası ve laf oyunlarına dayanan Ortaoyunu dört bölüme ayrılırdı: Pişekâr'ın izleyiciyi selamlayıp, zurnacıyla konuşup oyunu açması, giriş; Kavuklu ile kavuklu-arkası'nın oyuna girmesiyle başlayan muhavere; belli bir olayın temsil edildiği fasıl; Pişekâr'ın izleyiciden özür dileyip, gelecek oyunun adı ve yerini bildirerek oyunu kapatışı, bitiş. Ortaoyunu fasıllarının çoğu Karagöz'ünküyle aynıdır; klasik ve yeni eklenmiş fasıllar olmak üzere iki öbekte toplanır. Ortaoyunu'nun başlıca tipleri şöyle gösterilebilir: Oyunu açıp, yürütüp, kapayan; hem oyuncu, hem sahneye koyucu, hem de yazar gibi davranan, kenarı kürklü kaftan ve külah giyen, elinde şakşak taşıyan Pişekâr; Pişekâr'la birlikte oyunu yürüten; ikinci-oyuncu ve başkomik, kavuk ve kaftan giyen Kavuklu; Çelebi, Zenne, Tuzsuz, Kavuklu-arkası, Denyo; taklit tipleri: Kürt, Arnavut, Acem, Arap, Yahudi, Ermeni, Rum, Frenk. Her tip kendisini simgeleyen müzikle içeri girerdi; müzikçiler oyunla bütünleşmişlerdi. Ortaoyunu, yerini 19. yüzyıl ortalarında yerini tuluat tiyatrosuna bırakmıştır.
Benzer Tiyatro Terimleri:
- Deneme Tiyatrosu
Yeni denemelerin yapıldığı, genç oyun yazarlarının, yönetmenlerinin ve
- Rejisör
Sinema ve tiyatroda, eserin sahneleninceye veya seyirci önüne çıkıncay
- Sahne Eseri
Tiyatro eseri, piyes.
- Doğaçlama
1- Oyuncunun, konuya bağlı fakat metne bağlı kalmadan, içinden geldiği
- Arlekino
Rönesansta 1550 yılarında ortaya çıkan İtalyan halk doğaçlama tiyatros
- Biçimci Tiyatro
İçeriği ikinci plana atarak biçimi önemseyen tiyatro anlayışı. Biçimin
- Sürgün Tiyatrosu
Naziler'in iktidara gelmesiyle birlikte yabancı ülkelere sığınan ve sü
- Kurgu
Bir eserin, dil, biçim ve içerik olarak farklı ya da aynı cinsten parç
- Oyun Yazarı
Tiyatro sanatının kurallarına ve gereklerine uygun, seyirci karşısında
- Kostüm
Tiyatroda sanatçıların sergilenecek oyuna uygun olarak giydiği kıyafet