Bâkî Kimdir?
(1526 İstanbul-1600 İstanbul), divan şairi. Çocukluğunda saraç çıraklığı yaptı, kendi çabasıyla medrese öğrenimi gördü, dönemin ünlü bilgelerinden Kadızade Şemsettin'in derslerine devam etti. İlkin danişment olarak görev verildi (1561). Bir süre Silivri'de Piri Paşa (1563), İstanbul'da Mahmutpaşa medreselerinde (1569) mülazımlık yaptıktan sonra Eyüp Müderrisliği'ne atandı (1571). Edirne, Mekke, Medine, İstanbul'da kadılık ve Anadolu, Rumeli kazaskerliği görevlerinde bulundu (1564-1591). Dönemlerinde yaşadığı dört padışahın da (Kanunî Süleyman, II. Selim, III. Murat, III. Mehmet) yakınlığını kazandı. İlk deneylerini yaptığı gençlik döneminde yaşıtı olan öteki gençler gibi Zati'nin (1477-1546) söyleşilerine katılarak edebiyat derslerini bu çevreden aldı. Şiirin temel unsurunun sözcükler olduğunun bilincine varan, daha başlangıçta dize kurma tekniğinin üstesinden gelen sayılı şairlerden biridir. Divan şairlerinde çoğunlukla rastlanan dinsel duygulara ve tasavvufa bağlanmamış iç ve dış dünya, şiirinin kaynağı olmuştur. Yaşam, Bâkî için usun bütün olanaklarıyla duyulması gereken geniş bir görünümdür, ulaşabildiği kadar almasını bilir; bu güzelliği yitirme korkusu, şiirinin ana kaynaklarından biri olur. Şiirlerinin en büyüğü sayılan "Kanunî Mersiyesi"nde ölüm gerçeği karşısında insanî acıyı değişmeyen yönleriyle yansıtmayı başarmıştır. Türkçeyi aruz disiplini içinde ilk kez çok iyi kullanması, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın deyişiyle "parmaklarının arasında dili, biçim vereceği bir madde gibi görmesi" yüksek bir şiir kurmasının başlıca nedenleri arasındadır. Divanı ilk kez taşbasması olarak İstanbul'da (1859), daha sonra Almanya'da (1908) basılmıştır. Sadettin Nüzhet Ergun tarafından yeni harflerle yapılan basımında 659 şiir vardır (1935).