Bilinç Nedir?
Zihnin kendi durumları ve kendi edimleri üzerine sahip olduğu az çok aydınlık bilgi. Bilinç kavramını bu yüzden bilgi kavramıyla sık sık özdeşleştiririz. Özellikle konuşma sırasında yapılan bu özdeşleştirme, bilinçli olmanın bilinçli olmaktan ayrı bir şey olmayışından gelir. Örneğin "görevlerini biliyor" yerine "görevlerinin bilincinde" deyişimiz bundandır. Bilgiyle bilinci birbirinden ayıran, bilincin her durumda doğrudan doğruya bilgi olmasıdır, dolaylı bilgi olmamasıdır. Burada kendi kendinin bilgisiyle başkasının bilgisi ayrımı kendini gösterir. Gerçekte kendiliğinden bilinçle düşünülmüş bilinci birbirinden ayırmak gerekmektedir. Kendiliğinden bilinç, kişinin kendi yaşamından aldığı bütünsel ve dolaysız bilinçtir. Düşünülmüş bilinç öznenin kendi üstüne dönmesiyle, kendini bir nesne olarak belirleyip kendi üstüne kapanmasıyla elde ettiği bilinçtir. Çalışmaya dalmış bir kişi yağmurun başladığına dikkat etmeyebilir ama yağmuru duyar (kendiliğinden bilinç). İnsan düştüğü belli bir ruh durumunu kavramak üzere dikkatini kendine yöneltebilir (düşünülmüş bilinç). Ancak bazı filozoflar burada belirlenen ayrımın yapılamayacağını öne sürerler, çünkü onlar bilinci yalnız kendi kendinin bilinci olarak değil, başka şeylerin de dolaysız bilinci olarak tanımlamaktadırlar. Felsefe tarihi boyunca birçok filozof bilinç sorusuna kendi çağının koşullarına uygun açıklamalar getirmiştir. Aristoteles için bilinç, insanın tüm iç etkinliklerine yani düşünsel ve duygusal tüm ruh oluşumlarına karşılıktır. Stoacılar bilinci insanın kendi ruhundan aldığı dolaysız sezgi olarak görmüşlerdir. Descartes'ın gözünde bilinç ruhun özüdür, düşüncenin kendisidir. Leibniz'e göre bilinç özün gerçek doğasını ve ruhun özünü bilmemize olanak veren sezgidir. Hume'da bilinç kendimizde sezgisine ulaştığımız seçik olgular çokluğudur. Bilinci hem kendi kendinin hem başka şeylerin doğrudan doğruya bilgisi olarak alan filozofların başında Kant ve Hamilton gelir. Kant'a göre bilinç, öncesel biçime uyarlı bir iç duyumdur, hiçbir zaman varlığın kendisine ulaşamaz. Hamilton'ın görüşü daha değişiktir: Bilinç bir özne-nesne ilişkisi ortaya koyduğuna ve bu iki terim de birbirine bağımlı olduğuna göre tüm bilgiler göreli olacaktır, buna göre varlığa ulaşmak bizim için olanaksızdır. Zaten Hamilton bilincin tanımlanmasına da karşıdır. Şöyle der: "Bilinç tanımlanamaz. Bilincin ne olduğunu biz de tam olarak bilemeyiz. Kendimizi açıkça sezişimizin tanımını da başkalarına bulanıklığa düşmeden veremeyiz. Bunun nedeni basittir: Bilinç her bilginin kökeninde vardır".