Bulgar Türkleri
Büyük Hun Birliği içindeki tarihî Türk boylarındandır. Bulgar adının tarih kaynaklarında ilk anılışı, 482 tarihinde İmparator Zeno'nun Bulgarları yardıma çağırması dolayısıyladır. Kökenleri hakkında kesin bilgi yoktur. Tuna, Dinyeper ve Don ırmakları yöresinde yaşamış olan Kutugurlardan türedikleri sanılmaktadır. Bu Türk topluluğunun, zamanla Karadeniz'in kuzeyine sürüklenmesi, Tuna Bulgar devletinin kurulmasını kolaylaştırdı. İlk Bulgar topluluğu ise 583 yıllarında Dulo ailesine mensup Kubrat'ın (58-642) başkanlığı altında meydana getirildi. Bu birlik, başlıca üç gruptan oluşmuştur. Birinci topluluk yeni kurulan Hazar Devleti egemenliğine girmiş, ikinci grup İdil (Volga) Irmağı boyunda Büyük Bulgaristan Devleti'ni kurmuş, üçüncü grup ise Hazarlardan ayrılarak Tuna kıyılarına ve Volga bölgesine yerleşmişti. Bu sonuncular, Bulgar Türklerinin esas kütlesini meydana getirdiler ve hanları Kubrat'ın ölümü üzerine oğlu Asparuh'un (679-701) idaresi altına girdiler. Devrin daha kudretli bir devleti sayılan Hazarların baskısıyla Dniester Irmağı kıyılarından çekilerek, tuna Nehri ve Balkan Dağları arasında Bulgar Hanlığı'nı kurdular. Çeşitli Bulgar Türk sülaleleri tarafından idare edilen bu hanlığın en kudretli dönemi Kurum Han'ın oğlu Omurtag'ın çağı (802-815) oldu. Egemenlikleri üç yüz yıl sürdü. Hanlığın başkenti, Şumnu'ya yakın Pliska Aboba şehri idi. Bulgar Hanlığı'na ait yazıtlardan kırk kadarı ele geçmiştir. Bunların hepsi Yunancadır. On biri Omurtag Han'a aittir. Metinler içinde birçok Türkçe kelime de görülmektedir. Bunlar yardımıyla en eski Bulgar Türkçesinin ana gramer ve şive ayrılıklarını tespit etmek mümkün olmuştur. Tuna boyu Türk Bulgarlarının ağabeyleri sayılan İdil boyu Bulgarlarının kurduğu Büyük Bulgaristan ise, Birinci Bulgaristan'ın dağılışı üzerine kuruldu. Haklarında en eski ve toplu bilgiye, 933 tarihinde Halife Muktedir tarafından İdil Bulgarlarına gönderilen heyet üyelerinden İbni-Fadlan'ın eserinde rastlanır. Birbirinden uzak iki Bulgar Türk topluluğunun, kültür bakımından farklı seviyede olduğu anlaşılmaktadır. Bu ayrılık, özellikle V. yy'dan sonra, birkaç kola ayrılan Bulgarların yerleştikleri iklim, uluslararası ilişkiler ve coğrafya şartları etkisiyle vücuda gelen ulusal karakterlerde kendisini gösterdi. Nitekim, Büyük Bulgaristan Türkleri, daha VII. yy'dan başlayarak Arap ve komşu Türk boylarının etkisinde kalarak X. yy'da İslâmiyeti kabul ettikleri hâlde Tuna boyu Bulgarları Bizans ve İslâv etkileriyle IX. yy'da Hristiyanlığı benimsediler. Doğu kaynaklarına göre İdil boyu Bulgarları Tuna'dakilere nispetle, oldukça kabiliyetli, ticaret, tarım ve sanata hevesli, savaştan çekinen barışsever bir topluluktu. Arap tarihçi ve coğrafyacıları İdil Bulgarlarını, genellikle, yerleşik ve kuvvetli bir medeniyete ve kişiliğe sahip bir millet olarak tasvir ederler. Hattâ İbni-Fadlan, eserinde: Bulgar, Oğuz ve Hazar devletlerinden söz ederken, örgütlenme açısından Bulgarların Tukiyu ve İskit devletlerinden üstün olduklarını belirtmeye lüzum görmüştür. Kaşgarlı Mahmut'a göre ise bu Bulgarlar, bugünkü güney steplerinden başlayarak Bizans sınırlarına kadar uzayan büyük bir alanı kendi idareleri altında tutmuşlardır. Bu kadar büyük ve kuvvetli olan, kültür seviyesi komşularına göre yüksek sayılan Bulgar Türklerinin, kendilerine göre ulusal bir XII. yy'da Bulgar şehri kadısı Yakup İbni Nu'man'ın ""Bulgar Tarihi"" adlı bir eser meydana getirdiği bilinmektedir. Ayrıca İdil boyu Bulgarlarına ait birkaç sikke ve mezar taşı kitabesi vb. ele geçmiştir. Tuna boyu küçük Bulgaristan'a ait yazıtlarla Büyük Bulgaristan'a ait malzeme üzerine yapılacak karşılıklı araştırmalar, Türk kültür tarihi ve dili için önem taşımaktadır. Her iki alandaki Bulgar Türkleri, İslâv tesirinin görülmesinden önceki eski devirlerde kendi ulusal karakter ve dillerini koruyarak ona gereken değeri vermiştir. İkisine ait şive ve dil özellikleri birbirini tamamlayacak değerdedir. Eski Bulgar şivesi ve karakteri hakkında sürülmüş değişik görüşler vardır. Arap tarihçi ve gezginleri bu konuda birbirini tutmayan bilgiler vermektedirler. Çoğunlukla bu Türkçeyi Hazar Türkçesinden saymaktadırlar. Kaşgarlı Mahmut ise tersine Bulgarcayı Kıpçak, Yemak, Suvar ve benzeri Türk şiveleri içerisinde ele alır. Gerçekte ise Bulgar Türkçesi, eski İdil Bulgarları ile aşağı yukarı aynı alanda yaşayan ve bir dereceye kadar bazı fonetik dil özelliklerini koruyan Çuvaşça grubunda sayılır. Etnik yönden de Çuvaşların, Bulgarların kalıntısı olmamakla birlikte eski Bulgar ili unsur ve tebâsından olduğuna şüphe yoktur. Her iki Bulgar ili Türkçesi ve birlik kurarak Bulgar şive grubunu meydana getirirler. Nitekim 1905 yılında bugünkü Bulgaristan'ın Çatalar köyünde elde edilen yazıttaki ""şegor alem"" kelimeleri sayesinde Tuna Bulgarlarına ait Türk takvimindeki adlar meydana çıkarıldı. Tuna boyu Bulgar Türk hanlar soy kütüğündeki sayı adları ile İdil boyu Bulgar mezar taşlarındaki sayılar arasında, tam bir fonetik ve filolojik uygunluk olduğu anlaşıldı. Bulgar Türkçesi bünyesinden kalma dil yadigârları beş esas bölümde toplanır: Hun Türklerinden kalma birtakım kelimeler; Tuna Bulgarlarına ait han soy kütüğündeki kelimeler: Bizans kaynaklarında rastlanan özel adlarla birlikte onomastik unsurlar; Rus ve Arap kaynaklarındaki bazı kelimeler; İdil boyu Büyük Bulgarlara ait mezar taşı kitabeleri.