Bulgaristan
(Fr.: Bulgarie, İng.: Bulgaria), Balkan Yarımadası'nın kuzeydoğusunda devlet. Doğuda Karadeniz kıyılarına açılır. Kuzeyde Romanya (ikisi arasındaki sınırın büyük bölümü Tuna'ya dayanır), batıda Yugoslavya, güneyde Yunanistan ve Türkiye ile sınırlanır. Yüzölçümü 110.994 km2, nüfusu 8.356.000 (1996). Halkının % 90'dan çoğu Bulgarca konuşur, azınlıkların büyük bir bölümü, (yakın yıllarda Türkiye'ye göç etmiş olmalarına rağmen) Türklerdir (%8). Dini Ortodoks, başkenti Sofya, diğer önemli kentleri Filibe (Plavdiv), Varna, Rusçuk, Stara Zagora'dır. Bulgaristan'ın âdeta belkemiğini meydana getiren Balkan Dağları ülkenin kuzeybatı ucundan başlar, Bulgaristan'ı hemen ortasından batı-doğu yönünde ikiye böler (en yüksek doruğu Botep, 2.377 m.). Aslında Balkanlar, güneydekiler daha alçak ve kesintili olmak üzere iki sıradan oluşur. Güney Bulgaristan'da yaygın bir kitle meydana getiren Rodoplar (Goliam Perelik Doruğu 2.191 m.), batıda Rila (en yüksek yeri 2.925 m.), Vitoşa; doğuda da, daha geniş bölümü Türkiye'de kalan Istırancalar, öteki dağlık kitlelerdir. Ova, plato ve havzaların en önemlisi Balkanlar'ın kuzey eteklerinden Tuna'ya doğru alçalarak yayılan ve Tuna'nın kollarıyla (İsker, Vit, Yantra vb.) derin bir şekilde yarılmış bulunan Kuzey Bulgaristan Platosu ile Sredna Gora-Rila ve Rodop arasında kalan Meriç Çukurluğu'dur. Tunca, Arda vadileri, Kızanlık, Gobrovo havzaları gibi diğer ova ve havzalar küçüktür. Genellikle batı-doğu yönünde uzanan bu dağlar bir iklim paravanası meydana getirirler ve yakında bulunan Akdeniz'in etkilerine engel olurlar. Bu nedenle Bulgaristan, güney komşularına göre daha soğuk, daha karasal bir iklime sahiptir. Ekonomide tarımın yeri bugün de önemli olmakla beraber Bulgaristan, II. Dünya Savaşı sonundan beri endüstride büyük atılımlar yapmıştır. Enerji ve sanayi etkinlikleri, çalışan nüfusun % 42'sini kapsar. Yıllık kömür üretimi 29 milyon ton kadardır. Daha 1948'de yarım milyar kws.den ibaret olan elektrik üretimi (büyük bölümü linyitle elde edilen termik, bir bölümü de hidrolik ve nükleer yolla elde edilir) 1977'de 30 milyar kws.ye ulaşmıştır. Öteki endüstriler içinde demir-çelik, çimento, kimyasal maddeler, dokuma ve durmadan çeşitlilik kazanan imalat sanayileri başta gelir. Ulaşım bakımından avantajlı bir ülkedir. Karadeniz kıyıları (Varna, Burgaz limanları), uluslararası suyolu Tuna (Rusçuk, Vidin, Lom ırmak limanları, Tuna'yı aşarak Romanya'ya ulaşan köprü ve feribot bağlantıları); oldukça yoğun kara ve demiryollarıyla, 1.5 milyon grostonluk deniz ticareti filosu vardır. Tarım ise, çalışan nüfusun % 40'ını kapsar. Başlıca ürünler tahıl, şekerpancarı, tütün, ayçiçeği, çeşitli meyve ve sebzeler ile gülyağıdır. Ormanlar ülke alanının üçte birini kapsar ve ekonomideki yeri büyüktür. Hayvancılığın en önemli kolları ise, küçükbaş hayvancılık, tavukçuluk, arıcılık ve ipekböcekçiliğidir. 1978'deki dış ticaret değeri, 7,6 milyar dolar ithalat, 7,4 milyar dolar ihracat olmak üzere 15 milyar dolardır. Bulgaristan'a ilk yerleşen Traklar, I. yüzyılda Roma'nın, 5. yüzyılda ise, Bizans'ın egemenliğine girdiler. 6. yüzyılda İslâv kabilelerinin, 7. yüzyılda Türk-Moğol kökenli Bulgarların buraya yerleşip birleşmeleriyle ilk Bulgar devleti kurulmuş oldu. Başkenti Pliska olan bu devlet, I. Boris (852-890) döneminde Ortodoksluğu benimseyerek sınırlarını genişletti. II. Boris (969-972) döneminde Rus akınları devleti zayıflattı. Bunun üzerine, Bulgaristan, Bulgarokton (Bulgar cellâdı) adıyla bilinen Bizans İmparatoru II. Basilios zamanında, yeniden Bizans egemenliğine girdi (972-1018). 12. yüzyılda bağımsızlığına kavuşan Bulgar Krallığı, Balkanlar'da güçlü bir devlet hâline geldi. Bu durum, 14. yüzyılda Osmanlı egemenliğine değin sürdü. Bulgaristan, 1878 Berlin Antlaşması'yla Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı, içişlerinde bağımsız bir prenslik oluncaya kadar Türkler tarafından yönetildi. 1908 Meşrutiyet hareketi sırasında, Prens Ferdinand'ın krallığını ilân etmesiyle Bulgaristan, tam bağımsız bir devlet hâline geldi. 1912'de Balkan Savaşı'na katılan Bulgaristan, Ege kıyılarında bazı topraklar elde ettiyse de İtilâf Devletleri arasında katıldığı I. Dünya Savaşı'ndan yenik çıktı ve 1919 Neuilly Antlaşması'yla bu toprakları kaybetti. II.Dünya Savaşı'nda, ağır ekonomik ve politik bunalımlar içinde bulunan III. Boris (1918-1943) yönetimindeki Bulgar Hükümeti, Nazi Almanyası ile ittifaka gitti (1941). Bulgar yöneticilerinin durumunu sağlam görmeyen Almanya, Bulgaristan'ı işgal edince, Sovyetler Birliği müdahale etti. "Vatan Cephesi"nin kurulmasıyla, krallık yıkıldı (1944), Halk cumhuriyeti adıyla sosyalist bir düzen kuruldu (1946). 1947 yılında önce İngiltere, sonra da ABD, Bulgaristan'ı tanıdılar. Aynı yılın Aralık ayında yeni bir Anayasa'nın yürürlüğe girmesiyle Sovyet birlikleri Bulgaristan'ı terk etti. Stalin'in 1953 yılında ölümünden sonra Komünist Parti içinde yeniden düzenlemelere gidildi. 1955 yılında Bulgaristan, Birleşmiş Milletler'e üye oldu. 60'lı yıllarda Bulgaristan, Sosyalist Blok ve Batı ülkeleriyle ilişkilerini yeniledi. Komünist Parti içindeki anlaşmazlıklar çözüldü. 1971 yılında yeni bir Anayasa kabul edildi. Parti sekreteri Todor Jivkov, Devlet Konseyi başkanlığına getirildi. 80'li yılların ortalarından sonra merkezî sisteme sıkı sıkıya bağlılık politikası yumuşatılmaya başlandı. Bu yıllarda Bulgaristan'ın Türkiye ile ilişkilerinde, Bulgaristan'daki Türk azınlığa uygulanan baskılar ve İslâvlaştırma politikası nedeniyle bir gerginlik yaşandı. 1985 başında iyice yoğunlaşan baskılar, Türk adlarının İslâvlaştırılması, Türkçe eğitim ve dinî ibadetin yasaklanması gibi konular yüzünden Türkiye ve Batılı ülkeler Bulgaristan'a tepki gösterdiler. 1986'nın Nisan ayında toplanan 13. Kongre'de ekonomik, kültürel ve toplumsal ilkelerin 2000 yılına kadar aynı çizgide sürdüreleceği konusunda karar birliğine varıldı. 1989 yılının ortalarına doğru Türk azınlığa yapılan baskılar doruk noktasına ulaştı ve İslâvlaştırma politikasına direnen Türkler zorunlu pasaport verilerek sınır dışı edilmeye başlandı. Sınır dışı edilen Türkler, Viyana ve Bükreş'e gönderildi. Bunların bir kısmı İstanbul'a getirildi. Sınır dışı edilmeyen 800 Türk ise Belene Adası'na sürgüne gönderildi. Bunun üzerine Türkiye başbakanı Turgut Özal, sınır dışı edilen Türklere Türkiye sınırlarını açtığını bildirdi. 2 Haziran ve 20 Ağustos 1989 tarihleri arasında Bulgaristan'dan Türkiye'ye göçenlerin sayısının 303.000'e ulaşması üzerine Türk Dışişleri Bakanlığı, Bulgar uyruklu Türler'in Türkiye'ye girmelerinde vize zorunluluğu getirildiğini açıkladı. Bulgaristan'dan Türkiye'ye göçen 500.000 kişi, Bulgaristan ekonomisinin büyük ölçüde sarsılmasına neden oldu. 1989'un Kasım ayında, Doğu Bloku'ndaki gelişmeler nedeniyle ülkede baş gösteren hoşnutsuzluk üzerine Devlet Başkanı ve Komünist Partisi Genel Sekreteri Todor Jivkov istifa etti ve yerine Petar Mladenov getirildi. Bulgaristan Parti Merkez Komitesi bir toplantı yaptı ve ülkede yaşayan herkese isimlerini, dil ve dinlerini seçme özgürlüğünün verilmesini kararlaştırdı. 1990'ın ilk aylarında ülkede çok partili sisteme geçilmesine ve genel seçimlere gidilmesine karar verildi. Bu seçimlerde bir de Türkleri temsilen bir partinin yer alacağı açıklandı. İktidardaki komünistlerin birinci parti olduğu (211 milletvekili) Haziran 1990 seçimlerinde Türkler 21 milletvekili çıkardı. Devlet Başkanı Petar Mladenov'un istifası üzerine Jelio Jelev devlet başkanı oldu. Bulgaristan Parlamentosu Kasım 1990'da aldığı bir kararla resmî adını "Bulgaristan Cumhuriyeti" olarak değiştirdi. 1991'de yapılan seçimleri Demokratik Güçler Birliği kazandı. Ocak 1992'de Jelej yeniden başkan seçildi. Aralık 1994'te yapılan erken genel seçimde en fazla sandalye kazanan eski komünistler (Bulgar Sosyalist Partisi) yeniden bir koalisyonda iktidara geldi.