Cezayir Devleti
(Ar.: El-Cezair, Fr.: Algérie, İng.: Algeria), Kuzeybatı Afrika'da, "Atlas Ülkeleri"nden biri olan devlet. Kuzeyde Akdeniz; batıda Fas; güneyde Moritanya, Mali, Nijer; doğuda Libya ve Tunus ile sınırlanır. Akdeniz'de 1.000 km.lik kıyısı vardır. Bu kıyılar genellikle kayalık ve yüksek olmakla beraber, nüfusun önemli bölümü yine de burada, dar kıyı ovalarında ya da kıyı ile hemen gerisinde uzanan Tel Atlasları arasında toplanmıştır. Tel Atlasları 2.000 metreyi aşmazlar. Daha güneyde, yine batı-doğu doğrultusunda uzanan Sahra Atlasları yer alır. Bu iki dağ sırası arasında da, yüksekliği 700-1.400 m. arasında olan geniş bir plato yayılır. Tel'lere dek Akdeniz iklimi egemen olduğu hâlde bu platoda koşullar değişir; kuraklık ve karasallık, başlıca özellik durumuna gelir. Akarsular "uved" tipinde, kışın taşkınlara yol açan, fakat yılın uzun bir bölümünde kuru yataklar haline dönüşen ırmaklardır. Atlaslar'ı inerek esen güney rüzgârları "sirocco" bu kuraklığı daha da artırır. Irmakların çoğu denize ulaşamaz; "şot" adı verilen tuzlu göllerde son bulurlar. Sahra Atlasları'nın güneyinde ülkenin en geniş alanı olan çöl başlar. Büyük Sahra'nın bir parçasını oluşturan bu geniş bölge, aslında birkaç yüz metre yükseklikte bir platodur; üzerinde yer yer volkanik kitleler yükselir: Örneğin Hoggar Masifi gibi (3.000 m.). Bütünüyle çöl olmakla birlikte, Sahra Atlasları'nın eteğinde yeraltı sularından yararlanılarak tarım bakımından zengin bir bölge yaratılmıştır. Çöl, ya "erg-kum" ya da "hammadda-taş" çölü tipindedir. Nüfus başlıca iki etnik gruptan oluşur. Ülkenin asıl yerlileri olan Berberîler ve buraya 7. yüzyıldan beri gelip yerleşmiş olan Araplar. Bu iki etnik grup, bugün çok yerde birbirine karışmıştır. Ancak, Kabil bölgesi halkından, çölde göçebe yaşamı sürdüren Tuaregler ve Berberîler saf kalmışlardır. Halkın yarısı Berberî lehçesiyle konuşur. Bağımsızlık için yapılan son çarpışmalardan önce (bağımsızlık çarpışmalarının geçmişi eskidir, sonuncusu 1945'te başlamıştı), çoğu Fransız olan Avrupalıların sayısı 1,2 milyonu buluyordu. Bu sayı 1968,'de 150 bine indi. Avrupalıların çoğu savaş sırasında ve bağımsızlıktan sonra (1962) ülkeyi terk etti. Buna karşılık Fransa'da yerleşmiş olan bir kısım Cezayirliler ülkelerine döndüler. Başlıca kentler; Oran, Constantine, Annaba, Blida, Setif. Toplumsal ve ekonomik alanda birçok sorunları bulunan Cezayir, petrol ve doğal gaz (dünya yedeklerinin %10'una sahip olduğu sanılıyor), fosfat ve başta yeraltı kaynaklarına sahip olmakla birlikte temelde bir tarım ülkesidir. Ancak tarım, bir yandan sulamayı başarmak, öte yandan da erozyon ve çöl yayılmasına karşı savaşmayı gerektirmektedir. Ayrıca, gerek tarımsal ve gerekse hayvansal üretim yeterli bir düzeyde değildir. Kimi ürünler ulusal gereksinimi bile karşılayamaz (örneğin buğday üretimi 1.2 milyon ton). Dışsatımın yüzde 80'ini petrol ve doğal gaz, %6'sını da şarap oluşturur. 1962 yılında bağımsızlığını kazandı. Günümüzde Cezayir olarak bilinen topraklarda, İ.Ö. 1200 yıllarında Fenike egemenliği söz konusuydu. İ.Ö. 2. yüzyılda ülke, bir Roma kolonisi oldu. Daha sonra Vandalların istilâsına uğrayan Cezayir, 6. yüzyılda Bizans, 7. yüzyılda da Arap egemenliğine geçti. 16. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katıldı. Bu dönemde, Akdeniz korsanlığının yatağı olarak ün yaptı. Cezayirli korsanlar 1815 yılında Amerikalı filo komutanı Stephen Decatur tarafından bozguna uğratıldılar. İngiltere de, Cezayir köle ticaretine büyük bir darbe indirdi. Cezayirli korsanların eylemlerini gerekçe gösteren Fransa, 1830'da Cezayir'i işgal etti. Ülkede Fransızların denetiminde askerî bir idare kuruldu, daha sonra da Cezayir, resmen bir Fransız bölgesi ilân edildi. Fransa, 1898'de Cezayir'de iki danışma meclisi oluşturdu ve yerli halkın da bu meclislere girebilmesine izin verildi. 1900-1945 yılları arasındaki dönemde, sömürgeciler tam anlamıyla bir denetim kurmayı başardılar. 1930'larda güçlenmeye başlayan Arap milliyetçiliği bütün Orta Doğu'yu ve Kuzey Afrika'yı etkiledi. II. Dünya Savaşı'ndan sonra, Cezayir halkı içindeki hoşnutsuzluk, açık bir isyan biçiminde kendini gösterdi. 1945 yılında geniş ayaklanmalar oldu. Fransız halkından da destek gören bu ayaklanmalar sonucunda, 1947 yılında tüm Cezayirlilere Fransız vatandaşlığı hakkı verildi ve Fransızlar ile yerli halkın eşit ölçüde temsil edildiği bir meclis oluşturuldu. Ancak bu ödünler sonuçsuz kaldı ve 1954 yılında Cezayir Devrimi patlak verdi, devrimin önderliğini, Ulusal Kurtuluş Cephesi yapıyordu. Devrimci güçler, 1958 yılında, birçok Afrika ve Asya ülkesi tarafından tanınan geçici bir hükümet kurdular. Fransa'nın bu başarısızlığı, Fransa'da ciddî bir bunalıma yol açtı ve General de Gaulle yeniden iktidara çağrıldı. Geçici hükümet, giderek artan bir destek görmeye başladı. 18 Mart 1962'de Fransız Hükümeti ile Ulusal Kurtuluş Cephesi arasında Evian'da bir ateşkes antlaşması imzalandı. 1 Temmuz 1962'de yapılan referandum sonucunda, %91'lik bir oranla Cezayir'in bağımsızlığı kabul edildi. Aynı yılın Eylül ayında Ahmet Bin Bella cumhurbaşkanı seçildi. Bu dönem, 8 yıllık bir savaşın yarattığı sorunları çözümlemekle geçti. 1963'te hazırlanan ilk anayasadan sonra yeniden cumhurbaşkanı seçilen Bin Bella, 1965 yılında Huari Bumedyen liderliğinde bir darbeyle görevinden uzaklaştırıldı ve tutuklandı. Bumedyen, orduyu güçlendirdi ve İsrail'e karşı Arap davasının ısrarlı savunucularından biri oldu. 1978 yılında ölen Huari Bumedyen'in yerine Bin Cedid Şadli devlet başkanı seçildi. Siyasî alanda bir liberalleşme dönemi olarak adlandırılabilecek Şadli döneminin en önemli olaylarından biri, eski başkan Bin Bella'nın serbest bırakılması oldu. Şadli Bin Cedid, Ocak 1984'te yeniden devlet başkanı seçildi. Haziran 1990'da 28 yıldan sonra ilk kez serbest yerel seçimler yapıldı. Seçimde İslâmi Selamet Cephesi % 53 oy oranıyla çoğunluğu sağladı. % 34 oyla ikinci parti durumunda kalan Ulusal Kurtuluş Cephesi 28 yıldır süren yerel iktidar tekelini yitirmiş oldu. İslâmî Selamet Cephesi'nin 1990 belediye seçimleri ile milletvekili seçimlerinin ilk turunda büyük başarı göstermesi, Şadli Bin Cedid'in 1992'de istifasına yol açtı; seçimler iptal edildi; ulusal meclisin feshinden sonra ülkede iç düzeni sağlamak üzere, Muhammet Budiaf'ın başkanlığında, bir devlet yüksek konseyi kuruldu ve bu konseyin himayesinde ordu yönetime el koydu. Muhammet Budiaf'ın öldürülmesinden (Haziran 1992) sonra, konsey başkanlığına 1994'e kadar Ali Kafi geçti. Ocak 1994'te Ali Zerual cumhurbaşkanlığına getirildi.