Feodalizm (Feodalite) Nedir?
Orta Çağ'da özellikle Batı Avrupa'da egemen olan toplum düzeni. Bu düzenin en önemli özelliği, devlet iktidarının parçalanmış olması ve halkın devlete değil, toprakların sahibi olan senyörlere bağımlı olmasıydı. Feodalizmin ortaya çıkışını sağlayan başlıca iç etken, var olan köleci üretim tarzının gelişen üretim tekniğine ayak uyduramaması oldu. Bunun sonucunda üreticiler, üretim araçlarına sahip olanlar karşısında kölelik düzenine oranla daha bağımsız duruma geldiler. Yaygın bir görüşe göre, Barbar istilâları Batı Roma İmparatorluğu'nun yıkılışına yol açtı ve merkezî bir otoritenin kalmaması, irili ufaklı beyliklerin türemesine neden oldu. Diğer bir görüşe göre, Akdeniz kıyılarının İslâm egemenliğine girmesi sonucunda, Akdeniz Yolu'nun bazı Avrupa ülkelerine kapanması nedeniyle bu ülkelerin dünya ticaretinin dışına atılması, feodal sistemin kurulmasında önemli bir rol oynadı. Böylece içine kapanıp yeniden örgütlenmek ve toparlanmak zorunda kalan Avrupa'da, malikâneler sistemi genişledi ve para ekonomisi, yerini doğal ve aynî olarak adlandırılabilecek bir ekonomiye bıraktı. Feodal üretim tarzı angarya, aynî rant ve nakdî rantla belirlendi. Toprakların büyük kısmında "fief sözleşmesi" denen iki taraflı anlaşmalarla hiyerarşik bir düzen kuruldu. Taraflardan biri senyördü. Senyör, vassal olarak adlandırılan bir ikinci kişi lehine, belirli bir toprak parçası üzerinde adalet dağıtma işlevini sürekli bir hak olarak verirdi. Bunun karşılığında vassal da senyörün kendisinden beklediği görevleri yerine getirmek zorundaydı. Bu arada vassal, senyörden aldığı toprağın bir kısmını başkasına vererek kendisi de senyör olabilirdi. Fakat bu hiyerarşi içinde sonuncu vassalın ilk senyörle hiçbir ilişkisi yoktu. Feodal düzende kilisenin de çok önemli bir yeri vardı. Kilise ve manastırlara ait malikâneler ve topraklar pek çoktu. Krala karşı vassal durumunda olan senyörlerin çeşitli yükümlülükleri vardı. Bu yükümlülükler yardım (auxilium) ve danışma (concilium) biçimindeydi. Yardım ilkesi, daha çok askerî alandaki yardımı kapsıyordu. Danışma ilkesine göreyse vassal senyöre danışmanlık yapmakla yükümlüydü. Feodal düzeni oluşturan sosyal sınıflar soylular, rahipler, serfler ve özgür köylülerdi. Bu sosyal sınıflar farklı hukukî statülere bağlıydılar. Birbirinden kesin çizgilerle ayrılan bu sınıflar arasında geçişim, belli bir merasimi ve birtakım hukukî işlemleri gerektiriyordu. Böylece toprağa sahip olan soylular ve rahipler, hukukî bakımdan da ayrıcalıklı sınıfları oluşturuyorlardı. Bütün değerleri yaratan serfler ve köylüler ise üretim araçlarına sahip olmadıkları gibi, hukukî açıdan da aşağı konumdaydılar. Feodalizm terimi, aralarında önemli farklar olmasına karşın, Doğu toplumlarındaki toprak sahipleri ya da toprağın kullanım hakkını elinde tutan sipahi vb. gibi yöneticilir ile köylüler arasındaki bağımlılık ilişkileri ve buna dayanan ekonomik düzenler için de derebeylik terimiyle eşanlamlı olarak kullanılmaktadır.