Fransız Devrimi
Fransa'da 1789'dan 1799'a kadar süren ve dünya tarihinin önemli dönüm noktalarından birini oluşturan büyük devrim. 18. yüzyılda Fransa mutlak monarşiyle yönetilmekteydi. Soylular ve din adamları ayrıcalıklı sınıfları oluşturuyorlardı. Bunların dışında kalan halkın büyük çoğunluğunun (köylüler, işçiler, burjuvazi) hiçbir hak ve özgürlüğü yoktu. Oysa çalışan ve vergileri ödeyen bunlardı. Soylular ve din adamları ise çalışmaz, halktan toplanan vergilerle geçinirlerdi. Rönesans'tan sonra Avrupa'da hızla gelişen bilim ve teknik, toplumsal ve ekonomik alanda birtakım gelişmelere yol açtı, hem de düşünce alanında yeni görüşlerin ortaya çıkmasına neden oldu (Montesquieu, J. J. Rousseau, Voltaire vb.nin fikirleri ve fizyokratlar). Siyasal alanda kral - soylular - din adamları üçlüsünün sürmekte olan iktidarına karşın, sosyal ve ekonomik alanda üstünlüğü burjuvazi ele geçirmişti. Ortaya çıkıp güçlenen bu yeni sınıf, doğal olarak siyasal iktidara da aday olmaktaydı. Süregelen savaşlar ve çökmekte olan feodal sınıfların israfları nedeniyle ekonominin de zayıflaması, devrimi hazırlayan son etkenlerden biri oldu. Kral, XVI. Louis ekonomik bunalıma çare bulmak amacıyla Etats Généraux (Eta Jenero) adıyla anılan meclisi toplantıya çağırdı (5 Mayıs 1789). Önemli sorunlar çıktığında kral tarafından toplantıya çağrılan bu meclis, soyluların, din adamlarının ve halkın temsilcilerinden oluşur ve ayrı salonlarda toplanırdı. Bu kez halkın temsilcileri ayrı salonda toplanmayı reddettiler. Ayrıcalıklılar birlikte toplantıyı kabul etmeyince de kendi başlarına toplanıp kendilerini "Ulusal Meclis" ilân ettiler. Din adamlarının bir bölümü de halkın temsilcilerine katıldı. Başlangıçta direnen kral ve soylular sonunda boyun eğerek birlikte toplantıyı kabul ettiler ve meclis "Ulusal Kurucu Meclis" adını alarak çalışmalarına başladı. Bununla birlikte kral ve soylular meclise karşıydılar. Çalışmalarını meclisi kapatmak, Paris çevresine asker getirtmek yönünde yoğunlaştırdılar. Bu haberlerin duyulması üzerine Paris'te karışıklık çıktı. Halk silâha sarıldı, "komün" adını verdiği ihtilâlci bir belediye yönetimi kurdu ve 14 Temmuz 1789'da Bastille Kalesi'ni basarak tutukluları serbest bıraktı. Bu arada Kurucu Meclis, toplantılarını sürdürmekteydi. 4 Ağustos 1789'da feodal haklar ve kilisenin aldığı vergiler kaldırıldı, her yurttaşın devlet hizmetlerine alınmasında eşitlik ilkesi kabul edildi (ama bu "görevlere girişte eşitlik", ancak eşit eğitim görmüş olanlar arasında söz konusuydu, böylece bu haklar yoksul halktan çok, zengin burjuvazi ve eskisi gibi soylular tarafından kullanılmaya başlandı). Ekonomik sıkıntıyı önlemek amacıyla kilise mallarının satılmasına karar verildi. Paris dışında da halk yer yer ayaklandı, kiliselere ve soyluların malikânelerine saldırdı. Soylular ve kimi din adamları yurtdışına kaçtılar ya da saklandılar. 27 Ağustos 1789'da "İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi" yayınlandı. Doğa ve yasa önünde herkesin eşitliği, özgürlüğü, can, mal ve ırz güvenliği, yargılama güvenliği gibi ilkeleri kapsayan bu bildiri, daha sonraki yıllarda bütün dünyaya yayılarak demokrasi ve özgürlük hareketlerine temel oldu. Bildiri ayrıca egemenlik hakkını kralın elinden alarak "millet" tüzel kişisine tanıyordu. Böylece Fransa'da mutlak monarşi dönemi sona erdi. 1790'da kral Fransa dışına kaçmayı denediyse de yakalanarak geri getirildi. 1791'de ilk anayasa ilân edildi. Bu anayasa kralın yetkilerini sınırlamakla birlikte, ona veto hakkı tanıyordu. Anayasanın kabulünden sonra Kurucu Meclis kendi kendini dağıttı. Yeni meclis 1 Ekim 1791'de toplandı. Bu arada savaş taraftarlarının ve kralın çeşitli entrika ve kışkırtmalarının da katkısıyla Avusturya ile Fransa arasında savaş çıktı. Fransa başlangıçta Avusturya karşısında yenildi. Çıkan karışıklıklar sonunda kral, ailesiyle birlikte hapsedildi, meclisin kararlarına yasa gücü tanındı ve yeni bir anayasa hazırlanması amacıyla yeniden seçime gidilmesine karar verildi. Böylece Meşruti Krallık ve 1791 Anayasası sona ermiş oldu. Bu arada savaş devam ediyordu. 20 Eylül 1792'de Fransızlar zafer kazandılar. Aynı tarihte Yasama Meclisi, yerini iki dereceli genel seçimle seçilmiş Ulusal Konvansiyon Meclisi'ne bıraktı. Konvansiyon Meclisi 22 Eylül 1792'de Cumhuriyet'i ilân etti. Kral ve kraliçe ölüme mahkûm edildi. Bu arada devrimciler arasında da anlaşmazlıklar baş göstermeye başlamıştı. Bu anlaşmazlıklar sonucunda "Ulusal Güvenlik Komitesi" kuruldu (Nisan 1793). Dokuz üyeden oluşan bu komite bütün yetkileri elinde topluyordu. Önce Danton, sonra Robespierre bu komitenin başkanı oldu. 24 Haziran 1793'te yeni bir anayasa kabul edidi. Güçler ayrılığına değil, güçler birliğine dayanan bu anayasada yürütme ve yasama organları birleştirilmiş, hükümet, meclisin bir komisyonu sayılmıştı. Hazırlanan kanunların yürürlüğe girebilmesi için referanduma da başvurulabilecekti. Ayrıca genel ve eşit seçim hakkı da kabul edilmiş, seçmen olabilme konusunda önceki anayasanın koyduğu sınırlamalar kaldırılmıştı. Robespierre Temmuz 1793'te Ulusal Güvenlik Komitesi'ne seçilmesinden sonra, hükümetin gerçek başkanı oldu. Robespierre'in amacı yeni bir ayaklanma ile Konvansiyon'u dağıtıp diktatör olmaktı. 27 Temmuz 1794'te Konvansiyon harekete geçerek Robespierre ve yakın arkadaşlarını tutuklatıp idam ettirdi. Bu arada devrim yavaş yavaş amacına ulaşıyordu. Burjuvazi eski yönetici sınıflar karşısında üstünlüğünü kurmuştu. Yönetimde söz sahibi sınıf olarak, yoksul halktan yavaş yavaş uzaklaşıyor, elde ettiği hakların korunması eğilimi belirmeye başlıyordu. Halk ise süregelen karışıklıklardan ve idamlardan tedirgin olmaktaydı (1793-1794 yıllarında devrim mahkemelerinde 20.000 kişi ölüme mahkûm edilmişti). Avusturyalılara karşı savaş kazanılmış, vatanın tehlikede olduğu fikri dayanağını kaybetmiş, düzenli ve kararlı bir toplumsal ve ekonomik yaşam özlemi ağırlık kazanmaya başlamıştı. Bütün bunlar Robespierre ve yandaşlarının (Jakobenler) yönetimden uzaklaştırılmalarında önemli etkenler oldu. Konvansiyon Meclisi 1795'te yeni bir anayasa hazırladı. Bu, devrimin başından beri hazırlanan üçüncü anayasa idi. Daha sonra meclis kendi kendini dağıttı ve 28 Ekim 1795'te yeni anayasa gereği, Direktuvar Hükümeti işe başladı. Bu dönem, Fransa tarihinde kapitalizmin hızla gelişip kurumlaştığı dönemdir. Bununla birlikte soyluların ve yoksul halkın burjuva yönetimi için tehlike oluşturma durumu sürmekteydi. Bu durum karşısında burjuvazi yeni bir güce başvurdu: Ordu. Orduyu hem soylulara, hem de kentlere işçiler ve emekçilere karşı kullanmak üzere örgütledi. Direktuvar Hükümeti döneminde bir general olan Napoléon Bonaparte büyük bir ün kazanmıştı. Bundan tedirgin olan hükümet kendisini Mısır'a gönderdiyse de Napoléon, Avrupa ile Fransa arasında yeniden başlayan savaşı bahane ederek Fransa'ya döndü ve 9 Kasım 1799'da bir hükümet darbesiyle Direktuvar'ı devirerek üç konsülden oluşan geçici bir hükümet kurdu. Konsüllük döneminin başlamasıyla devrimin üçüncü anayasası da ortadan kalktı; Fransız Devrimi sona erdi. Çünkü artık burjuvazi amaçlarına ulaşmış, siyasal iktidarı ele geçirmiş, bunu sürdürmek için sağlam ve istikrarlı bir yönetime gerek duymaya başlamıştı. Yeni bir anayasa yapıldı ve bu dönem 18 Mayıs 1804'te Napoléon'un imparatorluğunu ilân etmesine kadar sürdü. Fransız Devrimi dünyada etkileri en uzun süren devrimlerden biridir. Toplumların yapılarında köklü değişikliklere yol açmış, bu olaydan sonra Avrupa'da ve dünyada krallıklar eski saygınlıklarını yitirmişler, özgürlük ve bağımsızlık mücadeleleri artmış, devrimin temel ilkeleri olan özgürlük, eşitlik ve adalet bütün dünyaya yayılıp cumhuriyet yönetimleri yaygınlaşmıştır.