Lübnan Devleti
(Fr.: Liban, İng.: Lebanon), Doğu Akdeniz kıyısında devlet. Güneyde İsrail ile 60 km.lik sınırı hariç tutulursa, doğu ve kuzeyden Suriye topraklarıyla çevrilir ve batıda Akdeniz'e açılır. Alanı 10.400 km2, nüfusu 2.965.000 (1993), başkenti Beyrut; başlıca kentleri: Sayda, Sur, el Mina, Batrun, Akkar, Zahle, Baalbek. Resmî dili Arapçadır. Din, mezhep ve etnik bakımlardan karışık bir ülkedir. Nüfus, hemen hemen eşit olarak, Müslüman ve Hristiyanlardan oluşur ve her biri ayrıca değişik mezheplere bölünür. Orta Doğu devletleri içinde arazi bakımından en küçüğü, ortalama nüfus yoğunluğu bakımından en kalabalık olanıdır. Ayrıca Orta Doğu'nun en yağışlı, yeraltı suları bakımından en zengin ülkesidir. Bunun doğal bir sonucu olarak, Orta Doğu'da göçebe hayatı bulunmayan tek ülkedir. Nüfusuna oranla dış ülkelere en çok göçmen gönderen de Lübnan'dır. Bugün, yabancı ülkelerde yerleşmiş bulunan Lübnan kökenli nüfus 1.500.000'e yaklaşır. Bunların büyük bölümü, ABD ve Brezilya'da yerleşmiştir. Dış ülkelerde yerleşmiş Lübnanlıların anavatanlarına aktardıkları döviz, Lübnan'ın başlıca gelir kaynaklarından biridir. Lübnan; Irak, Ürdün; hatta Suriye'nin transit iskelesi rolünü oynar. Bu transit ticaretin de gelir kaynaklarında payı büyüktür. İlk çağların denizci ve tüccar ulusu Fenikelilerin vatanı olan bu kıyılar, ticaretteki rollerini bugün de sürdürmektedir. Lübnan, petrol kaynaklarına sahip bir ülke olmadığı hâlde, ekonomik bakımdan oldukça ileri bir ülkedir. Ancak, kuruluşundan beri, küçük aralıklarla durmadan süregelen ve zaman zaman iç savaşlara dönüşen karışıklıklar, ekonomisini olumsuz yönde etkiledi. Dağlık bir ülkedir. Kıyıda, yer yer genişleyerek, kuzeyden güneye bir şerit gibi uzanan kıyı ovaları dışında ülke, birbirine paralel iki sıra hâlinde uzanan Lübnan ve Antilübnan dağlarıyla kaplıdır. Kuzeyden güneye uzanan bu dağlar arasında, ortalama yüksekliği 900 m. olan Bekaa Çukurluğu yer alır. Bu çukurluk kuraktır, bozkır koşulları egemendir ve ülkenin tarla tarımı alanıdır. Kaynaklarını iki yanındaki dağlardan alan Asi ve Litani, bu ovada akarlar. Lübnan Dağları'nın denize bakan batı yamaçları, sel yarıntıları ve boğazlarla derin şekilde parçalanmıştır. Yeraltı suları bakımından zengin, iklim koşulları ile elverişli olan bu yamaçların her yanı, ilk çağlarda sedir ormanlarıyla kaplıydı. Bu ormanların yerinde şimdi turunçgiller, muz ve sebze bahçeleri vardır. Uzun süre Osmanlı İmparatorluğu'nun bir vilâyeti olan Lübnan, I. Dünya Savaşı'ndan sonra imparatorluktan koptu, 1926'da Fransız manda yönetimine girdi. Lübnan ile Fransa arasında bağımsızlık antlaşması, 1936'da karar altına alındıysa da, bunun kesinleşmesi 1943'e dek uzadı. Bu son tarihten günümüze kadar geçen dönem içinde, Orta Doğu'nun siyasal ve toplumsal bakımdan en çalkantılı köşelerinden biri olma durumunu korudu. 1948'de İsrail'in kurulması, bu tarihten beri birkaç kez yinelenen İsrail-Arap savaşları, Filistin mültecileri ve Filistin Kurtuluş Hareketi'nin yol açtığı olaylar, Irak ve öteki komşu ülkelerdeki siyasal olayların etkisi ve son olarak Lübnan'ın kendi toplumsal, siyasî ve dinî yapısının yarattığı sorunlar, bu çalkantı ve bunalımların başlıca nedenleridir. Bunların en yıkıcısı, 1982'de gerçekleşti. Ülke, İsrail ordusunun Hristiyan Falanjist Lübnanlılar ile birlikte, Lübnan halkı, Filistin Kurtuluş Örgütü ve Suriye kuvvetlerine karşı giriştiği yok etme hareketlerine sahne oldu. Özellikle Beyrut, büyük çapta zarar gördü ve hemen tümü işgal edildi. İsrail kuvvetleri ve Falanjist işbirliğiyle gerçekleştirilen Sabra ve Şatila'daki; çoluk çocuk yüzlerce insanın topluca öldürülmesi olayı, dünya kamuoyunda büyük yankılar yarattı. 1982'de Falanjistlerin lideri Beşir Cemayel cumhurbaşkanı oldu, ancak kısa bir süre sonra bir suikast sonucu öldürüldü. Yerine kardeşi Emin Cemayel geçti. 80'li yılların sonuna kadar Lübnan'daki çatışmalar bitmedi ve ülkedeki karışıklığa bir çözüm bulunamadı. Emin Cemayel'den sonra cumhurbaşkanı seçilen (5 Kasım 1989) Moawad René Anis 17 gün sonra bombalı suikast sonucu öldürülünce 24 Kasım'da Elias Hravi cumhurbaşkanlığına getirildi. Lübnan'la Suriye arasında Mayıs 1991'de imzalanan bir "kardeşlik, işbirliği ve eşgüdüm" antlaşması, Suriye'nin Lübnan üzerindeki vesayetini resmîleştirdi; antlaşma, Hıristiyan tarafta önemli çekinceler yarattı. Temmuz 1993 ve Nisan 1996'da İsrail birliklerininGüney Lübnan köylerindeki gerilla üslerine düzenlediği saldırılarda, yedi yüz bine yakın sivil, toprağını ve evini terk etti. Mayıs 1997'de Papa II. Jean Paul Lübnan'a gitti.