Üniversite Nedir?
Çeşitli alanlarda eğitim ve araştırma yapan fakültelerden oluşan yükseköğrenim ve bilim kurumu. Modern üniversitenin kökenleri, "studia generalia" (genel çalışmalar) adı verilen Orta Çağ okullarına dayanır. Bu Orta Çağ okulları, Avrupa'nın her yanından gelen öğrencilere açıktı. İlk "studia", rahipleri ve keşişleri, katedral okullarıyla manastır okullarının verdiği eğitimden daha yüksek bir eğitime tabi tutmak amacıyla kuruldu. "Studia" çevresinde, "üniversite" terimi, yabancı bir ülkede bir arada bulunan bilim adamlarının oluşturduğu lonca tipinde topluluklar için kullanılıyordu. 12. yüzyılın sonlarına doğru, dört önemli "üniversite" doğdu. Bunlar Lombardları, Toscanalıları, Romalıları ve Fransız, Alman, İngiliz ve diğer uluslardan gelme bilim adamlarını barındırıyorlardı. Üyelerini kişisel ilgileri çerçevesinde oluşturulan bu "üniversitelerin", başlangıçta akademik bir nitelikleri yoktu. Belirli bir üniversite örgütlenmesinin oluşmadığı bu dönemde bile Parisli ya da Bolognalı bilim adamları, toplum içinde ayrıcalıklı bir konuma sahiptiler. Paris'te ruhani sınıfın üyeleriyle eş tutulan bilim adamlarının, dinî mahkemede yargılanma hakları vardı. 1158'de, I. Friedrich, Bolognalı bilim adamlarına birtakım ayrıcalıklar tanıdı. Bu ayrıcalıkların arasında, hakları zedelenen bilimadamının görevine ara vererek bir tür "grev" yapma hakkı da vardı. Bütün bu ayrıcalıklar, bir topluluk için olmaktan çok, teker teker bireyler için geçerliydi. 13. yüzyıla gelindiğinde, bilim adamlarının oluşturduğu "üniversiteler", belirli bir idarî örgütlenmeye sahip kurumlara dönüştü. Bu kurumlara "universitas studii" adı verildi. Bu ilk üniversitelerin belirli bir binaları ve sürekli öğrencileri yoktu. Sürekli olarak bir kentten diğerine yolculuk eden öğrenciler, üniversitelerini de değiştiriyorlardı. Cambridge Üniversitesi, Oxford'dan ayrılan bir grup öğrencinin kaydolmasıyla gerçek bir üniversite niteliğine kavuştu. Aynı biçimde Oxford Üniversitesi'nin tarihi, Paris'ten gelen bir grup öğrencinin üniversiteye girmesiyle başladı. Paris Üniversitesi, Fransız üniversitelerini ve Orta Avrupa ile İngiliz üniversitelerinin tipik örneği oldu. En eski İskoç üniversitesi St. Andrews, en eski İrlanda üniversitesi de Dublin üniversiteleriydi. ilk Avrupa üniversiteleri Prag (1348), Marburg (1527), Leiden (1575), Uppsala (1477) ve Heidelberg'di (1386). Amerikan üniversitelerinin kökeni, Harvard gibi, devrim öncesinde kurulmuş savaş kolejlerine dayanıyordu. Kanada'daki üniversiteler dinî kuruluşlar tarafından Paris, Oxford ve Edinburg üniversiteleri örnek alınarak oluşturulmuştu. Uzak Doğu'da, 1902'de Pekin Ulusal Üniversitesi, 1877'de de Japonya İmparatorluk Üniversitesi kuruldu. Türkiye'nin ilk üniversitesiyse 1863'te İstanbul'da kurulan Darülfünun'dur. Kurulduğu ilk yıllarda yalnızca fizik, zooloji ve botanik okutan bu üniversite kısa süre sonra kapatıldı ve ancak 1900'de yeniden açıldı. Bu tarihten sonra, daha önce kurulmuş bulunan tıp ve hukuk fakülteleri de Darülfünun'a bağlandı. Bu dönemde tıp, hukuk, edebiyat, fen, ilâhiyat fakültelerinden ve eczacılık ve dişçilik yüksekokullarından oluşan Darülfünun, 1933'te Atatürk'ün emriyle İstanbul Üniversitesi'ne dönüştürüldü. Yeni kurulan bu üniversitede Darülfünun'un bir bölüm öğretim üyesinin yanı sıra Avrupa'dan getirtilen profesörler de görevlendirilerek, öğretim düzeyinin yükseltilmesine çalışıldı. 1944'te Yüksek Mühendis Mektebi, İstanbul Teknik Üniversitesi'ne dönüştürüldü. 1946'da Ankara Üniversitesi, 1953'te Erzurum Atatürk Üniversitesi, 1955'te Karadeniz Teknik Üniversitesi ve Ege Üniversitesi, 1956'da Orta Doğu Teknik Üniversitesi, 1967'de Hacettepe Üniversitesi kuruldu. 1971'de Robert Kolej'in yüksek kısmı Türk Hükümeti'ne devredilerek Boğaziçi Üniversitesi adıyla öğretime başladı. Üniversiteler, profesörler arasından, 2 yıl süreyle seçilen bir rektör tarafından yönetilir. Rektör, her seçim döneminde sırayla bir fakülteden seçilir. Ancak bir kezden fazla olmamak üzere, rektör bir seçim dönemi daha görevde kalabilir. Üniversitenin öbür idarî organları, üniversite yönetim kurulu ve senatodur. Fakülteler, seçimle işbaşına gelen dekanlar tarafından yönetilir. Ayrıca, her fakültenin bir genel kurulu, bir profesörler kurulu ve bir de yönetim kurulu vardır.
Üniversiteler, ilk kez 1961 Anayasası ile anayasal bir kurum hâline dönüştüler. Bilimsel ve idarî özerklikleri tanındı. Hiçbir koşulla sınırlandırılmamış olan bu özerklik, daha sonra 1971'de anayasada yapılan değişiklikle bazı kısıtlamalar altına alındı. Üniversitelerin bilimsel özerkliği sürdü; buna karşılık, öğretim üyelerinin siyasî partilere üye olması yasaklandı ve devlete, gerekli gördüğü hallerde üniversite yönetimine el koyma yetkisi tanındı. 1981'de yürürlüğe giren Yükseköğrenim Kanunu ile Türkiye'de bulunan üniversite, akademi ve yüksekokullar 27 üniversite hâlinde yeniden düzenlendi. Üniversitelerin yönetimi ve denetimi de Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) adlı bir üst kuruluşa bağlandı. Bu kurulun 8'i cumhurbaşkanı, 6'sı hükümet, 1'i Genelkurmay Başkanlığı, 2'si Millî Eğitim Bakanlığı, 8'i de Üniversitelerarası Kurul tarafından atanan 25 üyesi vardır. 1961 Anayasası'nda üniversite kurma, devlet tekeline alınmıştı. 1982 Anayasası devletten başka, kazanç amacı gütmemek koşuluyla vakıflara da üniversite kurma hakkı tanıdı. 1982 Anayasası'na göre, öğretim üyeleri ve yardımcılarının bilimsel araştırma ve yayın özgürlüğü, devletin varlığı ve bağımsızlığı, milletin ve ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği ilkeleriyle sınırlıdır. Üniversiteler, devletin gözetimi altındadır ve güvenlikleri devletçe sağlanır. Rektörleri cumhurbaşkanı, dekanları Yüksek Öğretim Kurulu seçer. Üniversite bütçeleri, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yürürlüğe konur ve denetlenir. Tüm öğretim üye ve görevlileri, Millî Eğitim Bakanlığı'nca atanır.