Maddecilik Nedir?
Tüm gerçekliği maddeye indirgeyen ve madde dışında herhangi bir tözün (cevher) varlığını kabul etmeyen öğreti. Maddeciliğin özü, Tanrı'nın, sonluluğun, ayrı bir töz olarak, ruhun yoksanmasına dayanır. Maddeciliğin tarihi, hemen hemen felsefenin tarihi kadar eskidir. Evren açıklamalarında evren, "ne"den gelmektedir sorusunu duyumsal verilere dayanarak yanıtlamış olan İyonya okulu filozoflarını ilk maddeciler saymak doğru olmaz. Felsefî açıklamalarını duyu verilerine dayandırarak, dış dünyann bize olduğu gibi göründüğünü bildiren bu filozofları, birazcık zorlamayla "kendiliğinden maddeciler", öğretilerini de "kendiliğinden maddecilik" diye adlandırabiliriz. Ancak madde nedir sorusunun tartışılmadığı yerde, gerçek anlamda maddecilik söz konusu olamaz. Eskiçağ'ın ilk maddeleri, duyumcu İyonya okuluyla usçu Elea okulu arasında orta bir çözüm bulmaya çalışan atomculardır. Atomcularla birlikte, 19. yüzyıla kadar varlığını sürdürecek olan ve tüm varlığı maddeye, tüm devinimi mekaniğe indirgeyen "mekanik maddecilik" kurulmuştur. Demokritos varlığın atomlardan, yani ölümsüz, özdeş, bölünmez uzamlı parçacıklardan kurulmuş olduğunu bildiriyordu. Bu parçacıklar, boşlukta devingen durumdaydı. Böylece Demokritos, Elealı usçu filozof Parmenides'in "Bir Varlık"ını birçok varlığa dönüştürürken, parçacıklar arasında bıraktığı boşlukla devinimi de olası kılmış oluyordu. Bu parçacıkların ya da atomların birleşip ayrılmaları, doğuşu ve ölüşü açıklamaktaydı. Anaksagoras da varlığın, "separma" diye adlandırdığı bir tür atomla kurulduğunu bildiriyor, bu atomları bir araya getiren ilke olarak "nous"u belirliyordu; bu "nous" da maddeseldi, en ince maddeden yapılmıştı. Epikür için de varlık atomlardan, belli bir ağırlığı olan atomlardan kurulmuştu; buna göre tam anlamında maddeseldi; öyle ki ona herhangi bir tanrısallık işlemezdi. 17. yüzyıl, maddeciliğin canlanmaya başladığı yüzyıl oldu. Ne var ki bu yüzyılda din baskısı tüm varlığı maddeye indirgeyecek, herhangi bir öğretiyi hoş görebilecek gibi değildi. Başlıbaşına maddeci olmamakla birlikte, 17. yüzyılın ünlü Bacon, Hobbes, Descartes ve Spinoza öğretileri, maddeci bir bakış açısı getirirler. 18. yüzyılda Baron d'Holbach, Helvétius, La Mattrie, Buchnes gibi filozofların en özgünü Baron d'Holbach, ruhu ve maddeyi aynı şey sayıyor; evrende mutlak bir belirleyicilik görüyordu. Baron d'Holbach'a göre dinlerin, insan zararına işleyen bir baskı gücü olmaktan öte bir an- lamı yoktu. Helvétius'un duyumculuğa dayanan bir maddecilik anlayışı vardı. Ona göre yalnızca maddesel nesneler vardı; bilgi, duyumlarımızın ürünüydü. 19. yüzyılda ortaya çıkan ve Marksist felsefenin özünü oluşturan "diyalektik maddecilik", mekanik maddecilikten ayrı olarak, evreni sürekli evrim içindeki bir yapı olarak belirler. Buna göre diyalektik, süreçler boyunca kendini gösteren gelişim, niceliksel değişmelerin niteliksel değişmelere dönüşmesiyle somutlaşır.